KARİKATÜR
KARİKATÜR
“Karikatürize etmek”, genel olarak mizah ya da eleştiri amacıyla bir olguyu çarpıtmak anlamını taşır. Kişileri konu alan çizimlere portre karikatürü, olayları konu alanlara da konulu karikatür denir.
İtalyanca caricatura sözcüğünün doldurmak, yüklemek, değerini yükseltmek, mecazi olarak da abartmak, alay etmek anlamlarına gelen caricare'den türediği sanılmaktadır. Sözcüğü ilk kez İtalyan ressam Annibale Carracci’nin kullandığı sanılır. Karikatürden bir anlatım biçimi olarak ilk yararlananlardan olan Carracci’nin insan yüzlerini bir hayvan ya da bitkiyi andıracak biçimde, ama aslıyla benzerliğini koruyarak çizebildiği, böylece yanında çalışanları eğlendirdiği söylenir.
Abartılı anlatıma çok eski çağlardan beri başvurulmaktadır. Eski Mısırlıların insanları hayvan kılığında canlandıran resimleri, Hititlerin şölenlere canlılık katan soytarıları gösteren kabartmaları vardır. Batı sanatında bu tür örneklere Eski Yunan vazo resimlerinde, Roma duvar resimlerinde ve ortaçağ heykellerinde rastlanır. Doğu kültürlerinden ise abartı yüklü minyatürler ve gölge oyunu tipleri bunlara katılabilir. Ama gerçek anlamda karikatür, çizime dayalı anlatımın önem kazandığı Rönesans’tan bu yana gelişmiştir. Leonardo da Vinci ve Albrecht Dürer gibi sanatçıların, burun gibi bazı organları abartılmış ya da çirkinliği vurgulanmış insan çizimleri, desen çalışmaları yaptığı bilinmektedir. Pieter Bruegel (Yaşlı) ile Hieronymus Bosch'un bazı yapıtları karikatüre çok yakındır. Annibale Carracci’nin ağabeyi Agostino Carracci’nin de usta bir portre karikatürcüsü olduğu anlaşılmaktadır. Yetenekli bir karikatürcü olan mimar ve heykelci Gian Lorenzo Bernini, 1665’te gittiği Fransa’da caricatura sözcüğünü kullanmış, ama bu döneme değin karikatürün etkisi sınırlı kalmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder